10 Ağustos 2009 Pazartesi

Neler Oldu Neler...

Bazıları blog yazmanın zorluğu olarak vakitsizliği, diğerleri ise konu yetersizliğini bahane edebilirler. Benimse bu geçtiğimiz 2 ayda vaktim de vardı ve başıma tonla da olay gelmişti ancak öteki blogum "Temasha" da olduğu gibi burada da bir "Yazar Tıkaması" yaşadım diyebilirim.

Ancak hayat hiç tıkanmadan akmaya ve türlü güzelliklerin yanı sıra bolca sıkıntılar da getirmeye devam ediyor ne yazık ki...

Geçtiğimiz Haziran ayının başında yıllık iznimin ilk kısmını kullanarak kendimi memleketim olan Çanakkale Biga'da babamdan kalan en özel hatıra olan küçük deniz evine attım. İki senedir uğramadığım evin bahçesi boyumdan uzun otlarla girilmez hale gelip içeride de elektrik o anda olmadığı için ilk geceyi hemen yandaki tanıdık otelde geçirdim.

İstanbul'da bıraktığım sıkıntılar beni buradaki ilk gecemde yakaladılar ve sabahı uyuyarak edemeyeceğimi anlayınca dışarı çıkarak bomboş Gürecialtı'nda dolaştım tek başıma...

Cebimdeki para gerçekten yetersiz olmasına karşın Çanakkaledeki canım Hemşom Seda Özkök sayesinde çok dolu 3-4 gün geçirdim. Bunun içinde evin otlarının budanması, ıssız kumsallarda deniz keyifleri, bir teknede geçirilen gece ve cabası tonla yolda bir birinden güzel müzikler eşliğinde seyahatle sıkıntılı hallerimi unuttum biraz. Tabi İstanbul'a dönüşte ilk yüzleştiğim de bunlar oldu...

Birçok arkadaşımın da başına geldiğini sonradan öğrendiğim ve buradan açıklayamayacağım bu sıkıntılı halin ardından bir süre sakinleşeceğimi düşünmekle biraz hata etmişim ne yazık ki...

Temmuz'un başında benim 8 aydır bulunduğum evin kontratı son buluyordu ve "pek sevgili" ev sahibimiz gelerek zaten Fulya'ya göre yüksek olan üstelik de bu sene kiraların sabitlenmesi yasayla kararlaştırılmış olmasına rağmen zam yapmak istedi ve biz de ona göre küçük ancak psikolojik olan bu zamma direnerek evden çıkmaya karar verdik...

Doğru karar verdiğimizi evrenin bize gülümsemesiyle çok kısa sürede öğrendik. Hemen yan apartmanda o zaman oturduğumuz evden çok daha iyi durumda ve üstelik 100 lira daha ucuz aylık kirası olan bir ev boşaldı, biz de eşyalarımızı sırtladığımız gibi bu yeni eve geçtik.

Geçmeden önce ödediğimiz tonla faturayla ve ortak aldığımız yeni Çamaşır ve bulaşık makinasıyla yeni bir sayfa şeklinde bu evde yeni hayatımıza yerleştik. Ancak eski ev sahibi durumumuzdan hiç memnun olmayarak yapılabilecek hiç bir saçmalığı ardımıza koymadan gerçekleştirdi ve depozito vermemek için bir sürü taklalar attı. Yarı direnerek yarı da drama yeteneğim sayesinde bu işin de üstesinden geldik ve yeni hayatımız başlamış oldu...

Bu iki ayda son olarak hayatıma giren kendi küçük ama etkisi büyük bir canavardan bahsetmek istiyorum size...Çok sevdiğim fotoğrafçı arkadaşım Şevket Kızıldağ'ın sokakta bularak hayatıma soktuğu kedi yavrusu Şinasi...(Henüz cinsiyetinden %100 emin değiliz ancak dişi çıkarsa adı 'Neriman' olacak)
Muazzam akıllı ve yakışıklı oğlum 2 haftalık yaşına rağmen tuvaletini ve yemeğini hemen öğrendiği için hayatımı nerdeyse hiç zorlaştırmadı ancak beni biraz eve bağladığını ifade etmek çok yanlış olmaz...

Yeni maceralarımla tekrar bu sayfalarda olacağım dosta düşmana selam olsun...!

3 yorum:

Aslı Aker dedi ki...

Hiii Şinasi isimli kediler çok beter oluyorlar! İnan bana, arkadaşımın kedisi şinasi hakkında yapılmış çeşitli yorumları ileteceğim sana, bekle! Yeni evin uğurlu olsun!:)

Fahri Ayberk Bağcı dedi ki...

Bu şinasi çok başka olacak... Kadın kedi çıktı bir kere...

sezenyildirim dedi ki...

ee yazmıosun:(