26 Ekim 2009 Pazartesi

“Bugün Pazar”

Bugün ilk defa güneşe çıkardılar beni.
Ve ben ömrümde ilk defa güneşin benden bu kadar uzak
gökyüzünün bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum.

N.Hikmet...

23 Ekim 2009 Cuma

GİT!!!

Ben seni mi sevdim?
Kendimi sevdim kendimi...
En fazla istediğim sendin
Ama sevmedim...

Suçluyum senin de kendini sevip
Beni istediğin kadar suçluyum
Kendimden verebildiğim kadar da hafif yüküm
Bedenin kadar ağır...
Hesap vermekten kaçamayana kadar
Görmesin seni gözüm...
GİT!!!

Bu ay gideceğim oyunlar...

Tekrar Çal SAM!
Bekleme Odası
Bozuk Düzen
Gizli Oturum
Tarla Kuşuydu Juliet

16 Ekim 2009 Cuma

...
All days and one night lay on my bed.
The way your golden locks spread

Take me in to your aura with the smile
Hold me there with the smell

Savage fire burns me within
Feeling my blood run under your skin
Oh sweet woman, oh my goddes
Let me worship you one more time
Take me the same way again...

I'm all yours to scorch me
Harder to play your game don't you see?
Slaved to your rules
Chained to your voice
Enchanted with your glare
Flavor fading in my mouth
Waiting for my queen come back to me...

2 Ekim 2009 Cuma

Çöp adamlar ve kadınlar...

Dünyaya yalnız geliyoruz. Neyse ki geldiğimiz andan itibaren kalabalıklar ve kitlelerle sarılı buluyoruz kendimizi de hayat bize yalnızlığımızı ve bireyliğimizi hatırlatana kadar epey bir zaman geçmesi gerekiyor.

Bu kişiler deryasından insan parçalarını düzenli düzensiz bir araya getirerek bir kolaj oluşturuyoruz ki bunlar bazen bir bütünü tamalayan bazense sadece tek başına güzel görünen parçalar oldukları için giriyorlar sanat eserimize.

Burada gösteriyor insan faktörü boyadan ve kağıttan farkını. Zira çürür beden bozulur. İnsan bedeni ağırdır,çürümeye de mahkumdur ve ne korkunç bir yüke dönüşür. Kolajından çıkarmaya çalışsan illa birşeyler bırakır hatta hamurunu bozar hayatımızın. Temizlenmez ve temizlenmedikçe zorlaşır çıkarması.

Ben işte bu insan çöplerinden çok yoruldum. Zorla mı duruyorlar hayatımda? Elbette hayır! Zamanında iyi niyetle,eski günlerin özlemiyle, bir iki saçma ortak hatırayla poh pohladığımız bu çöp insanlar git gide hayatımızda vaz geçilmez bir yer aldıklarını sanıyorlar. Yahut daha fenası biz onları öyle görmeye başlıyoruz. Halbuki yalnız gelmiştik...Ne değişti şimdi?

Birkaç düzine filozof bir o kadar da sanatçı veya ruh bilimci yüzlerce sebep sıralayacaktır bunlara. Yalnızlık fobisi, asosyallik korkusu, dışlanma korkusu... Kaldı ki bunlar sadece meşhur olanların sözleri de değil. Sabah programlarını telefonla arayanlar bile bunun farkında. Biz de çok iyi biliyoruz hayatımızdaki bu artık insanların, bize hiç bir fayda getirmediğini ve kafamızda gereksiz yer tuttuğunu...

En çok ilişki artıklarından çekiyorum çilemi ben. Kafamda uzun zaman önce kesip attığım ama yine de bir şekilde hayatıma dokunmayı başarabilmiş onlarca yüz. Pek çoğuna ben ilişmesem aylarca haber alamayacağım hatta ama yine de bir yerde şeytan dürtüyor çıkıveriyor elimden numaralar. Bir şarkı bir kokuyla tekrar ateşlendiriyor hafızamı. Tilkiler dolanmaya başlıyor ve arı kovanı işliyor. Boşa tabi...

Bu haller insanı kendiyle de çeliştirir ve kendinizi iki yüzlü bile sanabilirsiniz hatta iyi gün dostu. Arkadaşlarınla geçirdiğin iki haftalık bir tatilde hayatta aklına gelmezler de bir bayram sabahı yalnız bir güne uyandığında dank ediverirler. Hemen telefona sarılmazsan kesin hayatına yeni giren çok daha az eğlenceli birilerine sarılırsın. O zamanda bu kişilerin zoraki senin hayatına soktuğu kendi çöplerini karşılamış olursun...

Her halukarda önce can gelecek. İnsan kendini sevecek ve gerçek dostlarını yalnız bırakmayacak. Yine de değişecek insan, öncelikleri,dostları değişecek çevresi ve sevdikleri de. Bu süreçte çürüyen ilişkilerin kokusu çıkmadan zamanı gelecek kurtulmanın da...

Her insan yalnız doğar. Senin çöpün başkasının hazinesi hatta çöpün kendi dünyasıdır illaki. Yine de sana çöp işte. Artık atmalısın kafandan bu çöpleri. Sen ve sevdiklerin nefes alabilmeli artık... Zamanı geldi.