25 Kasım 2008 Salı

" BENİ BİR KERE DÖVDÜLER" - Atilla İlhan

beni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm

daha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor

büyükdere'de dövdüler emirgân ve birileri

geceleyin dövdüler dişlerimi tükürdüm


emirgan'la aramız çok eskiden beri yok

niye ölmedim diye bana bozuluyor

ötekiler şurda burda azar azar gördüğüm

çakıdan bozma itler sustalı birileri

fakat çok fena dövdüler size ne söylüyorum

bir vakit omuzlarım tutmadı dişlerimi tükürdüm


beni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm

daha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor

büyükdere'de dövdüler emirgân ve birileri

senin için dövdüler dişlerimi tükürdüm

21 Kasım 2008 Cuma

Yalnızlık fobisi...

Böyle bir korkunun kesin bilimsel bir adı vardır ancak ben bilmiyorum. Babamın rahatsızlığının genetik olduğunu öğrendiğim günden beri arkadaşsız kalmaktan korkarım. Babam amatem kaynaklı bir rahatsızlıktan şikayetçiydi 10 yılda bir tekrarlanan hafıza kayıpları yaşardı. Bunun dışında kimseye bir zararı dokunmamıştır.

Ortaokulda yatılı okumuştu babam. Evleri Biga'da iken Çanakkale'ye okula göndermişler. Çok tahmin yürüten olsa da nedenini kimse bilmez Çanakkale'den hep nefret etmiştir. Emin olduğum şey orada da çok yalnızdı. Arkasından öğretmen okulu ve askerlik sonra da bir sürü doğu görevi. Asosyallik makus kaderi gibiymiş. Sonra Şereflikoçhisar'da annemle tanışıp çok uzatmadan evlenmişler. 5 Yaşında kardeşimin kemik rahatsızlığı ortaya çıkınca annemin bütün ilgisi onun üstüne yoğunlaştı doğal olarak. Tabi babam da yine yalnız kalmıştı.

Bu hastalığın nedeninin genetik olduğunu ancak asosyallikten ve yalnızlıktan şiddetlenebileceğini söylemişti doktoru, ziyarete gittiğimde. O zamandan çok geçmedi ölümüne kadar. Evinde ve yine tek başına öldü.

Sosyallik ve asosyallik diye iki kavram arasında asosyal olmaktan duyduğum korku ile sosyalliğe yaklaşıyorum sanırım hani bazı insanların içinden gelir ya bu his, ben öyle değilim. Özellikle yapıyorum. Herkes beni sevsin en sevmediğim bile benden uzak durmak istemesin diye uğraşıyorsam da sebebi bundan.

Peki kendimi nasıl bu arkadaşsız hale düşürdüm öyleyse... Senin yüzünden mi oldu bunlar?

19 Kasım 2008 Çarşamba

Kamplumbağa gibi yaşamak...

En son sahibi olduğumuz ev Annemin "Artık sahil kasabasında yaşayacağım" hayali ile Kartal Uğurmumcu Mahallesindeki evi satıp tekirdağdan aldığı yazlıktı... Hayatımda çok şeyi değiştirdi o yazlık ve o yaz. 5 Yıl birlikte olup sonunda nişanlıyken ayrıldığım kadını orada tanıdım mesela. Yine canım kuzumu da tanımam aynı döneme denk gelir. Ama bunlara ek olarak o yazlığı almak uğruna "İstanbulda Kiracılık" serüvenimiz başladı.

Kazanılan üniversiteler, değiştirilen okullar, ölümler, hastalıklar, anlaşılmayan ev sahipleri ve daha bir sürü sebeplerden ötürü ve hepsi de annemin ayarının kaçması nedeniyle birçok kez taşınmak durumunda kaldık. Bugün itibariyle taşınmış bulunduğumuz Marmara Eğitim Kurumları'ndaki lojman ile 2003 yılından bu yana 10. evimize geçmiş bulunuyoruz. Ayrıca en ışık hızıyla verilmiş taşınma kararı ve akabinde taşınmaya da imzamızı atmış bulunmaktayız.

Geçen pazar 2 günlük gece hayatı sonrası eve geldiğimde annemin Maltepe Üniversitesinden gelen "Yurt Müdürlüğü" teklifini kabul ettiğini ve tahsis edilen ücretsiz lojmana taşınacağımızı öğrendim. Annem yıllar önce otomatiğe bağladığından pazartesi sabahı evi toplanmış olarak buldum. 2 günde de elimi hiç birşeye sürmedim. Son günün telaşı içinde yine herşeyi kutulara tıkıştırıp taşıyıcıların kamyonu doldurmasını izledim.

Sonuç olarak şu anda Başıbüyük mahallesi Marmara Eğitim Kurumları kampüsündeyiz. Etrafta bir sürü yurt ve kafe/restoran mevcut daha önemlisi 4 bir yanı dağlık ve arazi gazlaması için çok uygun. En güzeli de internet fevkalede hızlı en azından çalıştığı zamanlarda.

Beni bu yeni mekanda neler bekliyor zaman gösterecek...

18 Kasım 2008 Salı

Nasıl motorcu oldum?

Motosiklet tutkusu damarlarda dolaşan zehirdir. Bir kere bulaşırsa onsuz yaşayamazsınız. 2004 Yılıydı arabamı 2 sene önce sattığımdan toplu taşımaya mahkumdum. Hafta sonu canımın çektiği yere gitmek ya da geç kaldığım bir yere yetişmeye uğraşmak boş hayallerden ibaretti.

Çok uzun zamandır motosikletlere ilgi duyuyordum ancak ne arkasına ne önüne oturmamıştım bile. Birgün berberde traş olurken berber ile çırağının konuşmalarını dinledim. Sirkecide komple motosikletçi dolu bir sokak olduğundan ve en uygunlarının orada olduğundan bahsediyorlardı. O gece karar verdim. Çeşitli kısa zamanlı işlerden biriktirdiğim paramı cebime koyduğum gibi önce otobüsle Kadıköy'e ardından vapur ile Eminönü'ne ve sonunda Sirkeci'ye ulaştım. Sokak hakikatten tıklım tıklımdı ve ortalık motordan geçilmiyordu. Sanki balık pazarında lüfer bakıyor gibiydim. Ne çin mallarından ne HP/Ağırlık oranlarından ne de viraj kabiliyetinden haberim olmadığından sadece HONDA ismi tanıdık geldiği için Özen Motor'a daldım. "Daha önce hiç motosiklet kullanmadım" dedim. Dayı "Bisiklet kullandın mı?" dedi. "Evet" deyince beni bir Honda Beat üzerine oturttu ve "bu sokakta bir git gel" dedi. Ellerim titreyerek açtım gazı. 10 Metre kadar insanların arasından zor bela ilerledim. Sonra Dayı alıp geri döndürdü. "Buradan feribota bindiririz seni, haremden bir kamyonete atarsın sonra da evinin orada 2 gün çalışır profesörü olursun" dedi.


Bir de yarım kask alarak ite ite feribota bindirdik. Sonraki yıllarımda bana hep keyifli gelecek Sirkeci-Harem feribotunda motorcular ile hemen kaynaştım. Onların verdiği gaz ile haremde indim. Yine iterek benzinciye geldim ve depoyu fulledim (7 liraya doldu zaten (: ) Pompacılara danışıp benzincinin etrafında motorla 10-15 tur attım. Başlarda yeni bisiklet kullanan birisi gibi dönüşlerde ayağımı koyarken. 6. 7. turdan sonra baktım sekizler çiziyorum. "Oldum ben herhalde" dedim. Attım kendimi E-5 in göbeğine. Araba kullanmayı da bu yollarda öğrendiğimden motosiklet bana rüya gibi geldi. O gün yarım kask hariç sıfır koruma ile E-5 ten Maltepe'deki evimize kadar geldim.

Sonraki 9 ay boyunca bu motosiklet ile Tekirdağ dahil gitmediğim yer kalmadı. Kazalar yaptıkça veya düştükçe korumaların önemini de anladım ve kendimi geliştirdim. Yine de o gün nasıl sağ çıktım halen hayret içersindeyim...

Merhaba Dünya

Ne zamandır aklımdaki şu blog işine şimdi ben de başlıyorum. Hayatımı yeterince doldurdum sanırım şimdi dünya ile paylaşma zamanı...