8 Kasım 2012 Perşembe

Babam ve Işık Yılı


  Sanırım çok küçüktüm, ancak eminim ki şimdikinden bile çok daha meraklıydım. Babamla "Uzay Yolu" seyrediyor olmalıyız, çünkü hatırıma gelen bu ufak diyalog "Baba, ışık yılı ne demek?" sorusuyla başladı. İlk tepkisi gözümün önüne hiç gelmiyor şu anda ancak zihnimdeki pek çok bilgi kırıntısı gibi bu da yer etmiş olacak. "Bir araba düşün" dedi Babam. "Bu arabayla bir yıl boyunca seyahat ettiğin yolu eğer ışık hızıyla gitseydin bir saniyede kat ederdin."

  Beş altı yaşlardaki bir çocuk için muazzam bir düşünce kapısı, ne güzel bir anlatım! Öğretmen okulu üstüne eğitim enstitüsü çıkışlı benim babam, çantadan yetişme bir öğretmen ve gerçek bir eğitmen. Şimdi falanca filanca öğretmenliği, diye okutulan hiç müfredat anlatılmadan sadece "öğretmenlik" öğretilen gençlere nazaran nasıl dolu bir "eğitimden" geçtiğini şu anda ürpererek algılıyorum.

  Kendi adıma babamın hitap ettiği öğrenme yaşını çok hızlı geçtiğim ve on bir yaşından sonra da ayrı yaşadığımız için bu paylaşımlar benim çok küçük olduğum bir yaş penceresiyle sınırlı ne yazık ki. Şimdi diyorum babam sağ olsa, yanına gitsem desem ki: "Baba sen güzel anlatmışsın da, ben doğrusunu öğrendim.". "Işık yılı dedikleri benim değil, ışığın bir yılda kat ettiği yolmuş. Bir ışık yılı uzaktan bana bakan birisi, görüntüm tam bir yılda oraya vardığı için sürekli benim bir yıl önceki halimi görürmüş." diyerek konuyu iyice pekiştirsem. Babam buna hiç bozuntuya vermeden "Oğluşum ben sana o zaman ışık hızını anlatmışım, e matematiği de öğretmiştim iyi kötü, ışığın kaç zamanda nereye gideceğini de sen bulacaksın!" diye yapıştırsa cevabı.

  Şimdi diyorum benim sürekli daldığım deryaları ne keyifli olurdu babama anlatmak. Zamanında hep birlikte seyrettiğimiz "Bir Kelime Bir İşlem" deki gibi inceden (ama saçma) bir rekabetle tartışmak ne hoş olurdu.

"Babacım bak İntegral meğer çizginin altındaki alanmış..."
"Aferin oğluşum..."

Çok özlüyorum seni....