27 Ocak 2011 Perşembe

Bekleyiş...

İsmi belli olmayan bu çok karakterli arkadaşım her sabah Yıldız IETT durağında taksi bekliyor :) Evet duraktakiler otobüs, durağın az gerisindekiler minibüs beklerken, bu arkadaşım her gün inanılmaz bir ciddiyetle taksi bekliyor.

Taksi gelince tabi arka koltuğa kurulup "Bebek!" demiyor, başlıyor bağır çağır kovalamaya. Önüne gelmeyen arkasındaki çevre yoluna sapan taksilere ise pis pis bakmakla yetiniyor. Görev bilinci yüksek bu arkadaşımın büyük sorumluluğu halkı toplu taşımaya sevk etmek sanıyorum. Kendisini çok seviyor canı gönülden kutluyorum :)

26 Ocak 2011 Çarşamba

Bu haftaki Bebek Kafası'ndan

Vedat Sakman abim anlattı, Bodrum'da yaşayan Yavuz adlı mimar arkadaşı, arabasında üç kızla gecenin bir vakti Bitez'e doğru gidiyor. Kafalar iki milyon. Bitez de yalısına varmadan gringo, jandarma durduruyor bunları: Alkol kontrolü. Yavuz diyor ki: " Hocam, hiç uzatmayalım, aşırı alkollüyüz, kızlardan birini vereyim sana, tatlıya bağlayalım!" Jandarma şok yaşarken, sen üç kız in arabadan, "Beni al,beni al!" diye jandarmanın yanında peri kızı gibi oyna!..."Aman abi, başımı belaya sokmayın, hadi gidin yolunuza" demiş jandarma.

18 Ocak 2011 Salı

Across the universe

Bir çeviri denemesi (Türkçesi güzel olabilecek şarkı sözü)

Words are flying out like
endless rain into a paper cup.
They slither while they pass.
They slip away across the universe.
Pools of sorrow waves of joy
are drifting thorough my open mind.
Possessing and caressing me.

Kelimeler kağıt bardakta sonsuz yağmur gibi uçuşuyor.
Geçerken gizleniyor ve kurtuluyorlar evren boyunca.
Hüzün havuzları, keyif dalgaları açık zihnimde sürüklenirken
sahip çıkıyorlar bana, okşuyorlar beni.


(Aslen: Beatless, Favori Yorum:Fiona Apple)

Kötü adamlar cici kadınlara karşı

Nuri Alço'yu hatılarsınız. Çok eski olmayan ancak yine de benim neslime eski gelen Türk filmlerinde çok meraklı, çok toy ve saflığına çok düşkün olmasına rağmen yeniliklere de oldukça açık bir çok genç kızı haplı gazoz olsun, sek viski olsun punduna getirirdi ve bir sonraki sahnede bu kızları Nuri Abinin uyanmalarını sigara içerek beklediği beyaz otel odası yatağında veya yine aynı yatakta tek başlarına çırıl çıplak bulurduk. (Tek uyandıklarında otel paralarını da onlar ödüyorsa çok fena)

Benim neslimin genç kızları ve bu genç kızların cefakar anneleri bu filmlerle piştikleri için böyle adamlara hiç mi hiç pabuç bırakmazlar. Özenle seçtikleri temiz! barlara gittiklerinde bile etraflarında yakın arkadaşları olur ya da en azından bilirler başlarına gelebilecekleri. En kötü kolay atlatırlar bildikleri bu tehlikeleri.

Son günlerde kafamı kurcalayan bu cici kızlarımıza musallat olan diğer kötü adamlar. Niyetleri belirsiz ancak aksini söyleseler de kesinlikle "ciddi" değil. Samimiyetlerinden samimiyetsizlik damlayan bu adamları ayıklamak ne yazık ki yine benim neslimin "cici kadınları" için oldukça güç. Yaşıtım cici kadınların ne yazık ki mutluluk ve huzur arayışı artık daha gerçekçi ve ellerinde tuttukları bir miktar huzurun kaçmasından öylesine korkuyorlar ki, kötü adamların taşkınlıklarına göz yummak zorunda kalıyorlar.

Niyeti ciddi olmasa da belli ve en azından motivasyonu samimi, ayrıca kadın(lar)ına düşkün hemcinslerimi , ki siz onlara "sevgilim,kocacım veya çapkın" diyorsunuz, bir kenara ayırabilirsem hayatından memnun olmayan, özel veya kamusal hayatlarında tatmin bulamayan kötü adamlar aslında hepimiz için en basitinden bir sinir harbi riski taşıyorlar. Bazı kadınlar ' "kötü kadınlar" yok mu? ' diye bu tek yönlü incelememi yetersiz bulabilirler. Ancak siz nerelisiniz bilmiyorum ama benim geldiğim yerde kadınlar erkekleri sarhoş edip köşelere sıkıştırmıyor ya da ofis mutfağında manasız el şakalarıyla rahatsız etmiyorlar.

Bu kötü adamların türlü türlüsü mevcut aslında. Kimisi alakasız bir sohbette "sevişirken de aynı böyle olmuyor mu?" diye ne kadar samimi! olduğunu vurgularken, başkası siz 5 dk uzağa gittiğinizde sevgilinize neden daha olgun veya daha genç erkeklerle birlikte olması gerektiğini anlatabiliyor. Sizi tamamen görmezden gelerek "merhaba" bile demeden direk sevgilinize yalap şap bir şekilde yapışan aslında samimi arkadaşı olmadığını bildiğiniz bazılarına ise tahhammül hakikatten çok güç. Peki neden tahammül etmeliyiz(m) bu samimiyetsiz samimi dış mihraklara? Artık yanımızdaki kadınlar Nuri Alço filmlerindeki toy kızlar değiller de ondan! Aksine gayet hayatta kendilerince tecrübeler yaşamış ve bir çok zorlu sınavdan geçmiş kadınlar bunlar. Hava baloncuğunda büyümüş bile olsalar illaki dünyanın bazı çirkinliklerinden haberdarlar aslında.

Peki problem nedir? Neden koruyamıyorlar bizim cici kızlar! kendilerini bu kötü adamlardan? Öncelikle kendisinde bu aşırılığı yapacak cesareti ve öz geçmişi bulan kötü adama bakmak lazım aslında. Bu adamlar bulunduğu ortamlardaki herkes tarafından sevilmese de bir şekilde lazım!, çoğunluk tarafından "katlanılıyor" olsa bile genel kalabalık içinde eğlenceli!, bize göre haksız sebeplerle bulunduğu pozisyona getirilmiş olsa bile gayet yetkili! olabiliyorlar. Bizim cici kız bu durumda çaresiz kalıveriyor gibi. Adam bulunduğu ortamda birileri tarafından isteniyor ve bizim kız "git" diyemiyor. Önceden farklı yanaştığı insanları rahatsız etmediği için cici kızın kötü adam hakkındaki tüm negatif eleştirileri muhtemelen "allah allah o da keyifli adamdır halbu ki" şeklinde karşılanacak. Hele söz konusu kötü adam, bizim cici kızın kariyeri hakkında söz sahibi ise ve bu kız kariyerinin o ana kadar ki oluşumuna güvenemiyorsa adamın sınır tanımaması çok muhtemel.

Diğer herkesin yanında durabileceği veya değer verdiği ilişkilerini bozabilecek bir kötü adam tarafından alenen taciz edilmek, hiç kimseye özel bir motivasyon vermeyi amaçlamadan sadece o gün fazla kısa! etek giydi veya ekstra süslendi diye önceden onu fark etmeyen kötü adamlar tarafından ezici veya yüceltici ama aslında rahatsız edici yorumlar almak, laf arasında ağzının üstün körü yoklanmasıyla bariz ve seviyesiz tekliflere maruz kalmak, kendine göre "hayır canım kesinlikle aramızda öyle bir iletişim yok" diye sevgilisine telkinde bulunduktan bir süre sonra aynı kişi tarafından rezil edilmek... Bunlar bizim cici kadınların başına geldiğinde muhtemelen sessiz kalmayı tercih edecekleri, huzurlarını korumak adına sineye çekecekleri durumların sadece bir kaçı. Elbette her kadının limiti bu konuda da farklı ve kısmetse bir noktada artık bazılarına "dur" diyebileceklerdir ancak umalım ki iş işten geçmiş olmadan.

Peki bu cici kadınların birlikte olduğu jönlerin durumu ne olacak? Bazı kötü adamlar o kadar arsız ki bu eylemleri jönlerin yanında bile gerçekleştirebiliyorlar ya da en azından olayın ertesinde cici kadın tüm sadakatiyle jönüne olayın detaylarını anlatıyor. Bu noktada sinir harbi ve sabır savaşı aynı anda patlak veriyor işte. Önü alınamaz bir öfke size suçlunun cezalandırılması gerektiğini haykırırken, sabrınız bunun yanlış olduğunu, sizin varlığınızda kendini koruyamayan kadınınızın sizin yokluğunda bu tehlikelere ne kadar açık olabileceğini telkin ediyor size . Bazı jönlerin sabır eşiği o kadar düşük ki her benzer tehditte kuduz köpeğe dönerek etrafa saldırmaya başlıyor. Kadınını küçük düşürmesi bir yana(bazı kadınlar bunu sevebilir bile!) bu hali ancak iki sonuca yol açabilir, ya artık kadını kendinden birşeyler saklamaya başlayacaktır ve bizim neslimiz annelerinin hep üstlendiği tampon görevine erken başlayacaktır ya da bu öfkeyi kendi keyfine göre yönlendirmeye çalışarak hastalıklı bir yol seçecektir. Kendi yorumum bu ancak bu tür dış etkilerde çözümü sürekli jönünün öfkesinde veya tepkisinde bulan kadın hakikatten bir çok yönden eksik bir bireydir.

Memeli erkeklerin üreme iç güdüleri doğa da ne kadar kuvvetliyse, kadınların da beğenilme iç güdüsü türünün devamlılığını sağlamak adına bir o kadar kuvvetlidir. Benim neslimdeki her kadın kuyruk tüylerini sonuna kadar açan tavuz kuşları gibi gezmese de eminim onların da bu doğal güdünün kırıntılarına sahiplerdir. Benim neslimdeki olgun kadın artık etrafa yaydığı elektrik kadar etraftan topladığı ilgi ve alakayı da süzebilmeli, gerektiğinde engelleyebilmelidir. Tedbirlerini önden alır ve diğer tecrübelere de kulak verirse aslında hiç zor durumda kalmasına gerek bile olmayabilir. En kötü durumda bile bu olay başına gelmiş ve iş işten geçmişse bunun tekrarlanmaması için daha dışa dönük ve kendinden emin olmayı başarmak zorundadır. Genelde pozitif durumlar için düşünülse de bu durum kadının başına bir kere geldiğinde şanssızlık, ikinciye vuku buldğunda tesadüf ancak üçüncü kez tekrarında kesinlikle istikrar halini almıştır. Kadın her ne kadar bu durumdan rahatsız olduğunu defalarca vurgulasa da ya beyninin bununla savaşabilecek kısmını tamamen kapatmakta huzur bulmuştur ya da bu durum zaten kendisinin de içten içe kabullendiği ve kontrol etmeye çalıştığı ancak arada dozunu tutturamadığı bir hale gelmiştir. İki durumda da bu durumlara tahammül etmeye çalışan jön bir süre sonra illaki salak durumuna düşmeye mahkum olacaktır.

Aile ve arkadaş kisvesinde, ekonomik ve sosyal engeller halinde hatta kendi iç savaşlarımızın yaraları şeklinde bir çok dış ve iç mihrak bizim çok zor elde ettiğimiz mutluluklara göz dikmişken bir de bu samimiyetsiz samimi hatta sinsi kötü adamlar çıktı başımıza. Sen! bizim kızlara güç ver.

Not: Biterken Yolda_Cilli Güzelim(Akustik) çalıyordu... Bu grubu herkese tavsiye ederim!!!
http://www.yoldamuzik.com/

3 Ocak 2011 Pazartesi

Ne zaman geldin ruhum?

Bağırsam sesim gelir mi? Gelirse sana coşku dolu mu olur yoksa rüzgarın kulağına çaldığı bir yanılsama gibi mi? İnan şimdi hiç bilemiyorum. Ancak eğer ben kötü bir alışkanlıktan ibaretsem ve şu anda sana sesleniyorsam beni dinlemekle iyi edersin gibime geliyor.

Bu hayatı ben yaşıyorum her halukarda. Önce alışkanlıklar ediniyorum sonra çok alıştığımda bu alışkanlıkları yadırgıyorum. "Başka alışkanlıklarım şimdi nerelerde?" diye sorup duruyorum kendime. Çok sevdiğim o dostum şimdi nerede? Hala bana küs mü? Dün tanıştığım arkadaşım beni kaç kere aklına getirdi acaba bugün? Eski sevgilim beni bir daha ne zaman arayacak? Bana ne soracak? Cevap verebilecek miyim? Kızgın, kırgın mı olacak yoksa soğuk ve uzak mı?

Boynum üşüdüğünde giymeyi sevdiğim boğazlı kazağımı tam bundan bir sene önce ölen yavru kızımı veterinere götürürken kullanmıştım ve beraberce çıktılar hayatımdan. Kızımı kendi kendine değil de bu kazak aklıma geldiğinde özlemem ve hatırlamam akıl alır şey değil. Ondan bile eski bir alışkanlıkla hatırlıyorum bir sene önce delicesine sevdiğim bir varlığı.

Eskiden şu da yoktu beriki de öyle ve şimdi onsuz olamıyorum bile, bu kadar hızlı mıyım ki ben bu uyum sağlama çağında? Başkaları nelere ne kadar hızlı uyum sağlıyor ya da geride kalıyor, bilemiyorum hiç. Uzay zaman devamlılığında yalnız başına bir sünger gibi çekiyorum içime yepyeni hallerimizi. Bazılarının içinden geçip giderken benim özüme katılıyor gibiler adeta. Hatırıma gelince taptaze çıkarıyorum afallıyor dostlarım, korkuyorlar hatta. Bunun bir sonu olmalı, uzayda kapladığım mekan git gide artıyor zira. Uzayda mekan çok ama bedeli de bir o kadar yüksek olabilir. Yine de kapladığın zaman'ın bedeline yetişemez bile.

Sanırım alışkanlıklara bunun için sahip çıkılıyor bu kadar. Yeni alışkanlıklar zaman alıyor, e masraflı dolayısıyla. O zaman hiç bulaşmamak en iyisi. Ben şimdilik gençliğin verdiği hovardalıkla elimde bol olan bu zamanı ve mekanı biraz da müsrifçe harcıyorum.

Beni alışkanlık haline getirenlerin kalplerini kırsam da bazen, bu vicdanı da sırtıma yükleyip yürümeye devam ediyorum ben. Ruhumsa peşimsıra geliyor.

Biterken "Pixies_Where is my mind?" çalıyordu...