31 Aralık 2008 Çarşamba

2009 dan beklediklerim...

Her zaman birşey istiyorsam eğer biryerlere yazmam gerektiğini düşünmüşümdür. Artık böyle bir alanım olduğuna göre 2009'dan beklediklerimi yazacak buradan daha iyi bir yer düşünemiyorum

1- Kazalar hep olur önüne geçmek mümkün değil. Ancak dilerim 2009 da 2 teker üstünde kimsenin canı yanmaz. Başka canlar aramızdan yitip gitmez

2-Geçtiğimiz senelerde aramı soğuttuğum dostlarımı geri kazanmak zor biliyorum umarım mutludurlar. Ancak bu sene yeniden tutunduğum ve yeni kazandığım dostlarımla daha da yakın olmayı diliyorum.

3-Senenin sonunda başladığım bu kendi başına yaşama serüvenini 2009 da ve geri kalan ömrümde sorunsuz devam ettirmek istiyorum.

4-Aşk için plan yapmayı bıraktım zaten nereye gitsem beni buluyor anladığım kadarıyla. Umarım sevdiklerimi mutlu da edebilme şansı bana verilebilir.

5-Ekstra para her zaman iyidir. Ancak sıkıntıya düşmemek asıl istediğim. Fazlasına gerek yok

6-Okula daha fazla ilgi gösterebilmek istiyorum. Sabahları kalktığımda üşenmek değil hevesle hazırlanmak istiyorum

7-İstediğim kadar değil ihtiyacım olduğu kadar uyku istiyorum. Miskinlik bitsin bu sene

30 Aralık 2008 Salı

2008 Neler Ettin Sen Bana?

Hayatımın epey olaylı,karışık ve kopuk yıllarından birisi oldu 2008. Kaldı ki ben epey olaylı,karışık ve kopuk yıllar gördüm yine de 2008 bana "PES!" dedirtmeyi başardı.

"Yeni yıla nasıl girersen öyle geçer yıl" derler ya hani. İlk defa buna inandım. 31 Aralık 2007 Sabahı geçirdiğim ufak ancak çok tehlikeli ve gözümü açan motosiklet kazasından sonra yine aklıma uzun süredir birlikte olduğum Özge gelmişti. Kendisini çok sevdiğim ve bana çok kıymet verdiğini bildiğim için böyle zamanlarda hep " bana birşey olsa hayatı mahfolur" düşüncesi gelirdi aklıma.

O gün de kollarımda uyurken ona evlenme teklif etmeye karar vermiştim. Şu gün düşününce 7 ay sonra ayrılacağımı söyleseler yine de teklif ederdim. Sonuçta anne-babasıyla yaptığım 5 saatlik konuşma aldığım Tektaş ve düzenlediğim gece kesinlikle yaşanması gereken şeylerdi bizim için ve 5 Yıl'a süper bir final oldu içimizde kırık parçalar olsa da eksik birşey kalmadı.

Ayrılığın ardındaki uyuşukluğumu attığım 1 haftalık ege tatili ve ardından sene içinde kapıldığım arazi motosikleti tutkusu beni çok farklı ortamların içine soktu kesinlikle ve yenilendiğimi hissettim.

Bu dönemde kazanıp bir çoğuna hala sımsıkı tutunduğum yeni ve eski arkadaşlarım ile yeniden yaşama sevincini yakaladım. Özellikle sen kuzum Aslı. Adını burada geçirmeden nasıl edebilirim. Tüm arkadaşlarımla her an görüşemesem de. Yeniden halimi hatrımı soran arkadaşlarım olması bile muazzam geliyor.

Bu dönemde hayatıma giren kadınlar kapalı bir ilişkide neler kaçırdığımı anlamama ve kadınları anlama yolunda kendimi geliştirmeye devam etmeme sebep oldu. Bundan çok memnunum ve zaten kadınları hep sevmiş ve hayranlık duymuşumdur.

Özellikle Zeycan. Ne enteresan bir yıldı değil mi tatlım? Kaç kere değişip farklılaşıp uyum sağlamak durumunda kaldık öyle. Sabrımız takdire şayan kesinlikle. Umarım gelecekte ikimize de mutluluk planlanmıştır.

Bu yıl nihayet kendim için bir yerim oldu. Fazla birşey değil ama çok şükür 2 arkadaşımın yanında kendi odama Fulya'daki bir eve geçtim. Herşeyi yeni baştan öğrenmek ve nihayet şehir merkezinde yaşamak harika bir duygu. Büyük konuşmak istemem ama bundan sonra ne olursa olsun böyle tek devam edeceğim sanırım...

2006 Anneannemi 2007 Babamı ve FT kardeşliğimizden yamahaakif'i almıştı. "2008 bu yönden bizi üzmedi" derken pek çok şey paylaştığımız Atilla'yı aramızdan motosiklet kazasıyla ayrıldı. Kendi kazalarımda korktuğum "Annemin ve Özgenin hayatı kararır" düşüncesini Atilla'nın annesinde ve sözlüsünde birebir gördüm ve içim yandı. Rahat uyu canım kardeşim.

2008 in son dakika süprizlerinden birisi de hayatıma giren ve hemen kaynaştığım Urşka & Antonio çifti oldu. Teoride ve uygulamada Türkçe öğretip İspanyolca öğreniyorum ve kendileriyle çok güzel vakit geçiriyorum.

Her haliyle 2008 unutulmaz bir yıldı...

23 Aralık 2008 Salı

Fulya'da Yeni yaşam...

Anadolu yakasının "Taksisi" olan birisi olarak uzun yollarda kaybedilen zamanı iyi bilirim. Daha 11 yaşında kazandığım K.A Lisesine de önce Pendik sonra da Kartal'dan genelde 1.5-2 saatlik yollar teperek yıllarca gidip gelmişimdir. Üniversite yıllarında Maslak zaten uzak Taksim geceleri ise "Kafdağının Ardında" gibi geliyordu.

Uzun süreli ilişki ve ardındaki evlilik planları nedeniyle masraf olmaması için hep ertelediğim ancak sürekli hayalini kurduğum ayrı ve şehir merkezinde yaşama planımı nihayet gerçekleştirebildim.

Yaklaşık 5 ay önce nişanlımla ayrılmamız en azından beni birçok sorumluluktan özgür kılmıştı. Motokross, gece eğlenceleri ve kafamın rahat olduğu kamplar,tatiller bunlardan bazılarıydı. Anneannemin ve Babamın vefatleri ile annemin emekli olmasından sonra uzun süre çalkantılı bir dönem yaşadık ailecek. Ancak nihayet kendine Maltepe Üniversitesin'de yurt müdürlüğü işi bulan ve lojmanda yaşamaya başlayan annem bana kendi başıma devam etme özgürlüğünü sunmuş oldu. Zaten ulaşımı çok zor olan Başıbüyük ormanının içindeki kampüs ona ne kadar uygunsa bana da o kadar imkansız bir evdi. 20 Aralık 2008 Tarihi itibariyle Fulya'daki yeni evime 2 arkadaşımın yanına ve istediğim gibi dekore edeceğim kendi odama çıkmış bulunmaktayım. Eşyaların yerleşimiyle şimdilik sürekli oynadığım için odanın fotoğrafını bu kayıda sonra ekleyeceğim ancak hep istediğim pratik oda şekline yaklaşmaya başladım...

Daha da önemlisi Taksim-Maslak-Beşiktaş ya da İçerenköy gibi benim için merkezi bölgelere 20 dk gibi zamanlarda üstelik Motosiklet kullanmadan ulaşmanın keyfini şu 3 günde bile epey yaşadım. Kağıthaneye bıraktığım diğer Motosikletim ile enduro keyfini deneyebilirsem hele bir de kar yağarsa deymeyin keyfime...

Taksim'de alkolü fazla kaçıran kötü havalardan benim yakamda kalan arkadaşlarımı evime beklerim efendim. Her zaman bir döşek ve sıcak kahve sizin için hazır...

11 Aralık 2008 Perşembe

"Atilla Erdoğmuş"

Canım kardeşim. Seni ilk istanbuldaki bir buluşmada görmüştüm. Konuşacak çok şey vardı da konuşamadık bir türlü. Sonra İzmir'e bir haftalığına gidip aylarca dönmemiştin. O zaman da Bodruma giderken Serkan'ın dükkanında konuşmuştuk.


"İzmiri çok seviyorum bırakamadım Ayberk" demiştin ya o zamandan beri benim de aklımdadır İzmir. Seni sonkez yine ortaköy'de bir buluşmada görmüştüm. Gündüz ayrı iş gece pizza dağıttığını öğrenince de "helal olsun ulan" demişti herkes. O R6 yı aldığında sana da söyledim. "Korkutuyor beni bu makinalar" Hele bir ikisi biraraya gelmesin. İşte geldi işte olan oldu.


Ben de bu yüzden bırakmıştım hızlı makinaları. Ölümden 1 viraj uzakta hissetmekten korkuyordum. Her eve geldiğimde "çok şükür" diyordum. Ufak 200CC olanı alınca hornete ellemez olmuştum hiç.


Bugün senin haberini almak içimden parça koparttı resmen. Seni son görüşümün o olacağını bilseydim sımsıkı sarılmazmıydım hiç?


Benim de varacağım nokta senin yanın. Motor üzerinde veya torunlarımı gördükten sonra farketmez. Elbet biraraya geleceğiz. Konuşamadıklarımız o zamana kısmet. Görüşmek üzere...


7 Aralık 2008 Pazar

Sahip Çıkmak

Suçu alkole vermemek lazım. Düşünme gücümüzü zayıflattığı kesin ve normalde kolay geçeceğimiz bir sınavı çok zorlaştırabildiği de. Hayat hep sınavdır bunu şimdiye kadar öğrenmiş olmamız lazım ama alkolü kontrol edebildiğimiz yanılgısına sebep olan ne? Peki bir dostuna sahip çıkmanı nasıl engeller alkol?

Çok alakasız bir zamanda tam bir kader gününde girmiştin hayatıma. Yine aynı şekilde çıktın gittin. Filmlerdeki gibi de olmadı gayet kırıcı ve soğuktu. Sen bana zaten zor katlanıyordun da nedense ben dayanamadım dün gece. Nasıl olur da o ıssız sokağa üstelik gecenin üçünde tam sen öfkenin doruğundayken bir taksi gelir tam yanımızda durur ve ben gitmeni engelleyemeyecek kadar sarhoş olurum ?

Tanıştığımız gece hiç olmamam gereken yerde olmam gibi o taksi de orada olmamalıydı. Ben sarhoş olmamalıydım ve senin gitmene de izin vermemeliydim. İlk gecenin büyüsü kadar dün geceden sonra kara büyüye de inanıyorum artık.

Bir insana "sahip çıkmak" eskisi kadar kolay gelmiyor kulağıma ama doğru zamanlarda doğru kararları vermek istiyorsak önce kendimize sahip çıkmalıyız. Güneşin insanları için böyle sınavlar hep olacak. Bu olduğunda kendimize sahip olmak ise en büyük sorumluluğumuz...

25 Kasım 2008 Salı

" BENİ BİR KERE DÖVDÜLER" - Atilla İlhan

beni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm

daha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor

büyükdere'de dövdüler emirgân ve birileri

geceleyin dövdüler dişlerimi tükürdüm


emirgan'la aramız çok eskiden beri yok

niye ölmedim diye bana bozuluyor

ötekiler şurda burda azar azar gördüğüm

çakıdan bozma itler sustalı birileri

fakat çok fena dövdüler size ne söylüyorum

bir vakit omuzlarım tutmadı dişlerimi tükürdüm


beni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm

daha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor

büyükdere'de dövdüler emirgân ve birileri

senin için dövdüler dişlerimi tükürdüm

21 Kasım 2008 Cuma

Yalnızlık fobisi...

Böyle bir korkunun kesin bilimsel bir adı vardır ancak ben bilmiyorum. Babamın rahatsızlığının genetik olduğunu öğrendiğim günden beri arkadaşsız kalmaktan korkarım. Babam amatem kaynaklı bir rahatsızlıktan şikayetçiydi 10 yılda bir tekrarlanan hafıza kayıpları yaşardı. Bunun dışında kimseye bir zararı dokunmamıştır.

Ortaokulda yatılı okumuştu babam. Evleri Biga'da iken Çanakkale'ye okula göndermişler. Çok tahmin yürüten olsa da nedenini kimse bilmez Çanakkale'den hep nefret etmiştir. Emin olduğum şey orada da çok yalnızdı. Arkasından öğretmen okulu ve askerlik sonra da bir sürü doğu görevi. Asosyallik makus kaderi gibiymiş. Sonra Şereflikoçhisar'da annemle tanışıp çok uzatmadan evlenmişler. 5 Yaşında kardeşimin kemik rahatsızlığı ortaya çıkınca annemin bütün ilgisi onun üstüne yoğunlaştı doğal olarak. Tabi babam da yine yalnız kalmıştı.

Bu hastalığın nedeninin genetik olduğunu ancak asosyallikten ve yalnızlıktan şiddetlenebileceğini söylemişti doktoru, ziyarete gittiğimde. O zamandan çok geçmedi ölümüne kadar. Evinde ve yine tek başına öldü.

Sosyallik ve asosyallik diye iki kavram arasında asosyal olmaktan duyduğum korku ile sosyalliğe yaklaşıyorum sanırım hani bazı insanların içinden gelir ya bu his, ben öyle değilim. Özellikle yapıyorum. Herkes beni sevsin en sevmediğim bile benden uzak durmak istemesin diye uğraşıyorsam da sebebi bundan.

Peki kendimi nasıl bu arkadaşsız hale düşürdüm öyleyse... Senin yüzünden mi oldu bunlar?

19 Kasım 2008 Çarşamba

Kamplumbağa gibi yaşamak...

En son sahibi olduğumuz ev Annemin "Artık sahil kasabasında yaşayacağım" hayali ile Kartal Uğurmumcu Mahallesindeki evi satıp tekirdağdan aldığı yazlıktı... Hayatımda çok şeyi değiştirdi o yazlık ve o yaz. 5 Yıl birlikte olup sonunda nişanlıyken ayrıldığım kadını orada tanıdım mesela. Yine canım kuzumu da tanımam aynı döneme denk gelir. Ama bunlara ek olarak o yazlığı almak uğruna "İstanbulda Kiracılık" serüvenimiz başladı.

Kazanılan üniversiteler, değiştirilen okullar, ölümler, hastalıklar, anlaşılmayan ev sahipleri ve daha bir sürü sebeplerden ötürü ve hepsi de annemin ayarının kaçması nedeniyle birçok kez taşınmak durumunda kaldık. Bugün itibariyle taşınmış bulunduğumuz Marmara Eğitim Kurumları'ndaki lojman ile 2003 yılından bu yana 10. evimize geçmiş bulunuyoruz. Ayrıca en ışık hızıyla verilmiş taşınma kararı ve akabinde taşınmaya da imzamızı atmış bulunmaktayız.

Geçen pazar 2 günlük gece hayatı sonrası eve geldiğimde annemin Maltepe Üniversitesinden gelen "Yurt Müdürlüğü" teklifini kabul ettiğini ve tahsis edilen ücretsiz lojmana taşınacağımızı öğrendim. Annem yıllar önce otomatiğe bağladığından pazartesi sabahı evi toplanmış olarak buldum. 2 günde de elimi hiç birşeye sürmedim. Son günün telaşı içinde yine herşeyi kutulara tıkıştırıp taşıyıcıların kamyonu doldurmasını izledim.

Sonuç olarak şu anda Başıbüyük mahallesi Marmara Eğitim Kurumları kampüsündeyiz. Etrafta bir sürü yurt ve kafe/restoran mevcut daha önemlisi 4 bir yanı dağlık ve arazi gazlaması için çok uygun. En güzeli de internet fevkalede hızlı en azından çalıştığı zamanlarda.

Beni bu yeni mekanda neler bekliyor zaman gösterecek...

18 Kasım 2008 Salı

Nasıl motorcu oldum?

Motosiklet tutkusu damarlarda dolaşan zehirdir. Bir kere bulaşırsa onsuz yaşayamazsınız. 2004 Yılıydı arabamı 2 sene önce sattığımdan toplu taşımaya mahkumdum. Hafta sonu canımın çektiği yere gitmek ya da geç kaldığım bir yere yetişmeye uğraşmak boş hayallerden ibaretti.

Çok uzun zamandır motosikletlere ilgi duyuyordum ancak ne arkasına ne önüne oturmamıştım bile. Birgün berberde traş olurken berber ile çırağının konuşmalarını dinledim. Sirkecide komple motosikletçi dolu bir sokak olduğundan ve en uygunlarının orada olduğundan bahsediyorlardı. O gece karar verdim. Çeşitli kısa zamanlı işlerden biriktirdiğim paramı cebime koyduğum gibi önce otobüsle Kadıköy'e ardından vapur ile Eminönü'ne ve sonunda Sirkeci'ye ulaştım. Sokak hakikatten tıklım tıklımdı ve ortalık motordan geçilmiyordu. Sanki balık pazarında lüfer bakıyor gibiydim. Ne çin mallarından ne HP/Ağırlık oranlarından ne de viraj kabiliyetinden haberim olmadığından sadece HONDA ismi tanıdık geldiği için Özen Motor'a daldım. "Daha önce hiç motosiklet kullanmadım" dedim. Dayı "Bisiklet kullandın mı?" dedi. "Evet" deyince beni bir Honda Beat üzerine oturttu ve "bu sokakta bir git gel" dedi. Ellerim titreyerek açtım gazı. 10 Metre kadar insanların arasından zor bela ilerledim. Sonra Dayı alıp geri döndürdü. "Buradan feribota bindiririz seni, haremden bir kamyonete atarsın sonra da evinin orada 2 gün çalışır profesörü olursun" dedi.


Bir de yarım kask alarak ite ite feribota bindirdik. Sonraki yıllarımda bana hep keyifli gelecek Sirkeci-Harem feribotunda motorcular ile hemen kaynaştım. Onların verdiği gaz ile haremde indim. Yine iterek benzinciye geldim ve depoyu fulledim (7 liraya doldu zaten (: ) Pompacılara danışıp benzincinin etrafında motorla 10-15 tur attım. Başlarda yeni bisiklet kullanan birisi gibi dönüşlerde ayağımı koyarken. 6. 7. turdan sonra baktım sekizler çiziyorum. "Oldum ben herhalde" dedim. Attım kendimi E-5 in göbeğine. Araba kullanmayı da bu yollarda öğrendiğimden motosiklet bana rüya gibi geldi. O gün yarım kask hariç sıfır koruma ile E-5 ten Maltepe'deki evimize kadar geldim.

Sonraki 9 ay boyunca bu motosiklet ile Tekirdağ dahil gitmediğim yer kalmadı. Kazalar yaptıkça veya düştükçe korumaların önemini de anladım ve kendimi geliştirdim. Yine de o gün nasıl sağ çıktım halen hayret içersindeyim...

Merhaba Dünya

Ne zamandır aklımdaki şu blog işine şimdi ben de başlıyorum. Hayatımı yeterince doldurdum sanırım şimdi dünya ile paylaşma zamanı...