12 Ağustos 2011 Cuma

Kaburga Kemiğinden Kadınlar

Eski bir "rivayete" göre. Tanrı Havva'yı Adem'in kaburga kemiğinden yaratmış. Objektif olmaya çalışıyorum zira konunun özünde ilk önce topraktan yaratılan "esas ilk kadın'ın" ,kaldı ki ismi Lilith olarak geçer, Adem'e boyun eğmemesi buna sebep olmuş. Hatta başka rivayete göre bu boyun eğmeyen kadına meleklerce verilen görevler nedeniyle Lilith kelimesi sonradan illet kelimesinin kökenini oluşturmuş ki durum burada gerçekten vahimleşiyor. Bu yazıda konumuzun boyun eğen kadınlarla daha ilgili olması Lilith konusunu bir sonraki zamana bırakmama sebep oldu.

Antik ve öncesi çağlardan günümüze birkaç radikal ve marjinal toplum veya mitolojik kayıtlar hariç erkeğin ön planda olduğu kadının ise ancak teslimiyet gösterebildiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu zehirin bu kadar yerleşik olmasının esas sebebi yeni nesil kadınların zihnine yerleştirenin eski nesil kadınlar olması muhakkak. Erkeğin fiziksel gücü avcı ve toplayıcı zamanlarda belki onu önde bir konuma yerleştirmiş olabilir ancak yaşadığımız modern çağda sadece fiziksel özelliklerini kullandığı işlerde çalışanlar genelde toplumun en alt tabakasını oluşturuyor.

Birkaç adım öteye gidersek zihin ve öngörü gibi yetenekleriyle toplumda var olan insanlar özellikle bu fiziksel özelliklerini geride bırakmaya başlıyorlar diyebiliriz. Bu durum oluştuğunda teoride kadınlar artık daha fazla rekabet alanına girebilecek şansı elde ediyorlar. Tabii ki eski düşünce yapısı ve toplumların "hala" ulaşamadığı medeniyet seviyeleri nedeniyle kadın yine de eşit rekabet hakkına sahip olamıyor.

Bir süredir çok popüler olan sosyal medya içerisinde tam da bu konu nedeniyle bazı kadınların çizdikleri yollar çok dikkatimi çekiyor. Özellikle bu kadınlar sergiledikleri ödün vermez duruşlar, edindikleri kariyer başarıları ve birey olduklarını kanıtlarcasına özgür tavırları ile ön plana çıkanlardan. Bunu yaşlara göre sınıflandırmaya bile gerek duymuyorum zira hemen her yaşta bu tarz "güçlü" veya "parlak geleceği vaadeden" kadınlara rastlayabilirsiniz. Bazı kadınlarda ise merakımı cezbeden bu olumlu gelişmeleri gölgede bırakacak kadar korkunç bir durum vukuu buluyor ne yazık ki. Kadın bir erkekle birleştiriyor hayatını.

Ben ilişki hele ki evlilik düşmanı bir insan hiç değilim. Ancak hangi tür ilişki olursa olsun taraflardan biri diğerine sürekli teslimiyetle bağlanıyorsa ve karşısındakinin hayatında çözünüyorsa orada dünyalar başıma yıkılıyor. Sen ki küçük yaşların sınır tanımazlığını, onlu yaşların duygusal uçurumlarını içmişsin... Sen ki yirmili yaşlarında korkunç yalnız ve zorda kalmış ama belki otuzlu yaşların başında hepsini alt etmişsin... Dişinle tırnağınla kazıyarak bir hayatı yoktan yaşamak durumunda kalmışsın, nasıl bu kadar kolay ve hızlı bir şekilde "sanki aslında hep bunu aramışsın" gibi başkasının hayatında bir eklem, bir uzva dönüşebilirsin.

Ben de çok yalnız kalabilirim ki aslında hepimiz çok çok yalnızız. Ancak yalnız olmamızın bize büyük lutfu olan birey olabilme özelliğimizi, en başından beri örüp gittiğimiz karakterimizi, düşünce yapımızı ve fikirlerimizi nasıl bu kadar kolay hiçe sayıp başka birşeye dönüşebiliriz ki? Sen o rivayette bahsedildiği gibi sadece bir kaburga kemiği olarak yaşamaya nasıl adayabilirsin kendini? Geldiğin yerin kökeninin hiç mi kıymeti kalmıyor gözünde? Bunca yaşadıkların sadece "zaman geçirme" miydi yani? Peki hayatına eklemlendiğin o insan gün gelip evrimleştiğinde senden ayrılmak için gözü yeterince kararırsa önceki hayatına ne yüzle dönebileceksin?

Nice ideolojileri veya siyasi görüşleri, bütün fikirleri ve duyguları anlamasam inanmasam bile kabul edebilirim bir şekilde. En kötü izole edebilirim zihnimi bunlardan. Ancak kendi bireyliğimi yaralıyor bir insan evladının en büyük özelliği olan bireylik hissinden vaz geçmesi. Ucu bana dokunuyor yahu!

Hiç yorum yok: